15 Temmuz 2016 tarihinde cereyan eden alçak darbe girişiminin sene-i devriyesinde yapılan açıkoturum, konferans, panel ve sempozyumlarla “aslında neler oldu?” sorusunun cevabı arandı. Davet edildiğim bazı programlarda ben dinleyicilerle şu tespitlerimi paylaştım:

1-Fetöcü hainler müslümanlar arasında olması gereken “güven duygusunu sarstı. Artık aklı başında hiç kimse ayet ve hadis okuyan, vaaz veren hiçbir hocaya iyice tanımdan güvenmiyor. “Her sakallıyı deden sanma” deyiminin bu duruma uygun düştüğünü görüyoruz. İslam’da hüsnü zan (iyi tahmin) esastır. Hucurat Suresi 12. ayet, müslümanları su-i zandan (kötü tahmin ön yargı) men eder fakat bu sıradan insanlar için geçerlidir. Amirler, müdürler, güvenlik güçleri ve devlet adamları su-i zanla hareket etmek zorundadır aksi halde yeni 1 Temmuzlarda Allah korusun bu kadar kısmetli olmayabiliriz.

2-Geleceğe umutla bakmamızı sağlayan bilinçli ve dinamik bir gençliğimizin varlığını keşfettik. Okumayan, düşünmeyen, gelecek öngörüsü olmayan ve sürekli elindeki telefonu karıştıran bir gençlik yetiştiğini ve bu gençliğin bırakın ülkesini kendisine bile hayrı olmayacağını düşünüyorduk. Günlük hisleri ile yaşayan böyle bir gençlik yine var fakat ülkesi, milleti, vatanı, söz konusu olduğunda durumdan vazife çıkararak bir an bile tereddüt etmeden sokağa çıkan, canını ortaya koyan ve tarihin akışını değiştirebilecek potansiyele sahip bilinç düzeyi yüksek bir gençliğin varlığını fark etmek de geleceğe ilişkin umutlarımızı yeşertti. 15 Temmuz gecesi şahadet mertebesine yükselen şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Gazilerimize de hayırlı ve bereketli ömürler diliyoruz.

Güçlü devletlerin istila ve işgal şeklinde zayıf devletleri ele geçirme yöntemi çok eskide kaldı. Batılıların bu işi yapacak askeri de yok fakat gelişmekte olan ülkeleri kontrol edebilecek paraları ve stratejileri var. Gelişmekte olan ülkelerin zayıf noktalarını tespit ederek oradan çatlak oluşturmaya ve hassas noktaları kaşıyarak tıpkı Irak ve Suriye’de yaptıkları gibi milleti birbirine düşürmeye ve halkı birbirine kırdırmaya çalışıyorlar. 1 Temmuz’da Türkiye’de de bu yapılmak istendi. Milletimizin basireti ve Allah’ın milletimize olan nusreti sayesinde büyük bir ihanet girişimi bertaraf edildi.

Şu husus iyi bilinmelidir ki, iyi örgütlenmiş azınlık gruplar örgütsüz kitleleri kolaylıkla yönetebilirler. Fötö’nün yapmak istediği tam olarak budur. Yıllardır yürütülen algı operasyonları ile, irtica kampanyaları ile mütedeyyin insanlar öcü gösterildi. Sıradan insanlar, munis görünümlü ve eğitimden başka bir gayesi olmadığı izlenimi veren paralel yapının adeta kucağına itildi. Bu hainlerle bir şekilde yolu kesişmeyen insan neredeyse yoktur. Bir çok insan cemaatlerin, bu ülkenin bir realitesi olduğunu, bu kesimin de eğitim alanında sözümona hizmet eden bir oluşum olduğunu düşündü. Yanıldığını anladığında, eğitimli kimselerin robotlaştırıldığını ve çok büyük bir insan zayiatı verildiğini fark ettiğinde artık çok geç idi.

Devlet şunu bilir: Bilgi güçtür ve kontrolsüz güç tehlikelidir. Sivil toplum kuruluşları, devletin denetiminde kuruluş amacı doğrultusunda sadece tüzüğünde yer alan işleri yapacak. Devletin de her şeyden haberi olacak, devlet, toplum mühendisliği için değil toplumun güvenliği için denetim yapacak ve milli güvenliği tehdit eden gelişmelere karşı anında müdahale edecek. Milletimize geçmiş olsun, yaşanan acı tecrübe hepimize ders olsun.